@AnnoniaAvenue, amma yazmışsınız arkadaş. çelişkilerinizin olduğu garip bi yazı. çıplaklığı ya da çıplak olmamayı medeniyete bağlamak garip, bunu da bir inançla kıyaslamak daha bi garip...
Protestanlık gibi mezhepleri söyleyip yobazlık, bağnazlık, gibi afilli kelimeleri de yapıştırıp arkasına Mustafa Kemal Atatürk demek başka bir garip...
kısaca çelişkilerle dolu tutarsız bir uzun yazı...
unutmadan filme gelince, klasik entrikalarla dolu aldatan erkek filmiii
filmi izlerken aklıma geldi. uzun yazı yazan arkadaşa teşekkür ederim
ve Yurttaş Kane filmini kesinlikle izleyin size çok şey katacaktır...
Yorumlar
arneas
filmin, filmi işlemenin hem malzeme hem işçiliğiyle pahalı olduğu zamanlar. uzun sekanslardaki oyunculuk performanslarına bakın. ışık kullanımına, dekora, saçlara, kıyafetlere, makyajlardaki müthiş estetiğe bakın...
ev eşyaları, telefon gibi aygıtlar -bir film olsa da- o dönemin kimi ailelerinin sürdürdüğü yaşam kalitesini yansıtırken 90 yıl sonra kendimi "köylü" gibi hissettiriyor (Köylü ifadesi, atalarımızın modern şehir hayatı denen hayat şekline henüz erişemediği dönemi işaret eder, aşağılama değildir)
Bakınız, Mustafa Kemal Atatürk'ün elimizde şu kalitede bir filmi yoktur. çektiğimiz filmlerin kalitelerini geçiyorum. Bu durum adamların ne kadar profesyonel olduğunu da gösteriyor perdenin, kameranın arkasındaki işletyiş de böyle imiş.
Filmdeki "kadın başkaldırısı" hali ise bir başka şaşırtıcı durumdur. Hıristiyan dünyasındaki 1500'lü yıllarda kilise kapısına çivilenen isyan başlamış olan protestanlık ile bağnaz, yobaz ve uydurma, hurafeci, yasakçı, cezalayıcı dini müesseselere karşı gerçekleştirilen atakların ve sonrasında "aydınlanma devrimi" denen 1700 lerdeki o büyük toplumsal isyanım sanki süzülüp sunulması gibi.
kadının din tarafından hep hor görülmesi, "avrad" denilip avret sayılması her yerde var. ancak film bunu alıp suratlara çalar gibi inatla. çıplak kadınlar, vücutlarından korkmayan, "kadına yakışmayan" denen eylemleri rahatça sergileyen, duruşu, konuşmasıyla oldukça kendine güvenen bir kişiliğe sahip bir kadın portresi sunuyor ki bu kadın portresi bir çok erkek egemen toplumda şeytani bulunur. kadın böyle korkutularak kişiliği ezilir. Sigara içen, erkekleri çekiştiren kadınlar. ana-kız arkadaş olmalı mesajını iletir gibi izlediğimiz çocuk anne iletişimi de o dönemin sessiz kalması gereken, mutlaka baskılanarak şeytani eylemlere girişmesi engellenilmesi gereken bir kız çocuğunun tam aksine annesiyle her şeyi özgürce ve ferahça konuştuğu müthiş bir anne-çocuk ilişkisi sunuyor. Bugün halen çok ama çok nadirdir bu ilişki.
neyse çok uzatmışım, film bir tokat gibi muhafazakarlığın ne olduğunu ve ne olmadığını anlatırken, bugünün dünyasındaki toplumları karşılaştırdığımızda bunun sonuçlarını da görebiliyoruz. Götündeki don, elinden düşürmediği telefonunun nereden geldiğini gözardı ettirecek çok propagandamız vardır ama dürüst olmak en azından evlatlarımıza olan bir borcumuzdur...
arkadaşlar, bizler halen feodal köylü sınıfıyız.