Öncellikle film iki buçuk saat olmasına rağmen akıp gidiyor, asla sıkmıyor. Bir suç filmi ama amaç suçluyu bulmak değil. Konu aslında suç ve suçludan çok, ilişkiler ve perspektif. Uğruna belki de artık pişmanlık duyulan çokça fedakarlık yapılmış ama bitmenin eşiğinde bir evlilik. Bir kaza sonrası yaşanan travma, sadakatsizlik, başarısızlık duygusu, dil-kültür bariyeri, tüm bunlar sebebiyle ebeveynlerin kendilerini veya birbirlerini suçlaması, oluşan çatlaklar... Ve perspektif değiştikçe tüm işler değişiyor.
Evlilik ölüm ile hayatın arasındaki çok ince çizgide sürdürülen bir ilişki türüdür. Hayat evlilik üzerinden temellendirildiğinde hayat ve yaşama dair kaygılar, arzular da doğal olarak evlilik üzerinden belirlenir.
İntihar mı cinayet mi ikileminin filmin tümüne yayılması bu nedenledir. Çiftlerden birinin pencereden düşüşünün ölümle sonuçlanması ve hiçbir tanık olmaması çiftlerden diğerini şüpheli duruma düşürmüştür. Zira her ne kadar çiftler ayrı olarak birey olsalar da hayatlarını birbirine bağlamış ve birbirlerini temsil etmektedirler. Ve birinin ölümü, eğer tanık yoksa, diğerini şüpheli konuma düşürmektedir.
Diğer bir tartışma ise kurgu ve gerçeklik arasındaki ilişkidir. İddia, kurgunun gerçekliğin üzerinde olduğudur. Çünkü yasalar, kurumlar kurgu üzerinden hayatı şekillendirir, tıpkı edebiyatta olduğu gibi.